1. TARİHİ TÜRK EVLERİ HAFTASI

TARİHİ TÜRK EVLERİ HAFTASINI NİÇİN YAPIYORUZ

Geleneksel Türk evleri, Türk yaşantısını, gelenek ve göreneklerini yansıtması ve sergilemesi bakımından geçmişimizi belgeleyen en önemli değerlerimizdir. Türk yaşamını sergilediği, saygınlığı, merhameti, aile birliği ve dayanışması bu evlerin her köşesinde belirgin bir şekilde görülür. Bu yoldan giderek ve düşünceden hareket ederek, yozlaşmaları ve batı taklitçiliğini önlemek, en güzel şeylerin kendi bünyemizde olduğunu göstermek arzusu ile bu Türk evleri haftasının yapılmasının gerekliliğine inandık ve bu haftanın her yıl tekrarlanması amacı ile bu çalışmalara girdik.

Dernek tüzüğümüzde ”Eski Türk Evleri, yalı, köşk, konak, halk tipi şehir evleri ile ilgili çeşitli bahçe, pak v.s. gibi yerleri korumak ve eski evlere sahip olanlarla, bunlarla ilgilenen kuruluş ve kişiler arasında işbirliği kurmak, satın almak, onarım sağlamak. – Eski evlerin tarihi, sanatsal ve turistik değerlerinin korunması korunması yönünde çalışmalar yapmak. -Eski ev sahiplerinin haklarını koruyan yollara başvurarak, yasal ve mali olanakların temini için çalışmak. -Halk arasında ve gelecek kuşaklara bu tarihi ve sanatsal mirası tanıtmak ve bu yönde konferanslar, yayınlar, sergiler, seminerler düzenleyerek çeşitli faaliyetlerde bulunmak.” Bizler de bu, bu amaca uygun olarak Geleneksel Türk Evlerini tanıtmak, sevdirmek, korumak ve bütün bunların gerçekleşmesini sağlamak için kamuoyunu bilinçlendirerek, gelecek nesillere mimari mirasımızı teslim etmek için bu haftayı düzenlemiş bulunuyoruz.

Saygılarımızla, Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı Perihan Balcı

Bahariye – Kadıköy
Altunizade – Üsküdar
Sarıyer
Kuzguncuk
Bakırköy
Kavafyan Evi – Bebek

MİMARİ MİRAS SAVURGANLIĞI

Geleneksel Türk mimarisi kendine özgü yaşam koşullarına uygun biçimde dış ve iş görünümler arz eder. Haremlik, selamlık, divanhane gibi büyük bölümler dışında sofa, hayat, kiler ve oda içlerinde ocak, yüklük, gusülhane gibi gereksinimlerle bütünleştirilmiş eski Türk evleri… Sürme pencere, tepe pencere, kafes, cumba, çıkma, saçak geleneksel Türk mimarisini tamamlayan aksesuarlardır. Ayrıca her evde küçük de olsa içinde hanımeli, asma ağacı bulunan bir bahçe vardı.
Falih Rıfkı Atay, Taymis Kıyıları adlı gezi yazısında bir Fransız şehircilik uzmanının ”Osmanlılar bina kurdukları yere ağaç dikerlerdi, biz ise bina kurmak için ağaç söküyoruz” diye yakındı yazıyor. Şimdi bunun tam tersi oldu. Maalesef bir apartman kurmak için inşaat sahasında yüzlerce ağaç kesiliyor. Erenköy ve havadisinde hışımla yıkılan tarihi evleri, asırlık ağaçları nasıl acımasızca katlediliyor. Yukarıda biçimlemesi yaptığımız geleneksel konutlar sahibinin parasal durumu, sosyal yaşantısı ve özel zevki ve yüzyıl çeşitlememesine göre daha süslü veya daha sade olarak yapılmışlardır. Ve hepsi de geleneksel Türk yaşamına zevkine medeniyetini yansıtan konutlardır.
Özellikle eski İstanbul evleri ve yalıları bütün yabancıların dikkatine yüzyıllar boyu üzerlerine çekmişlerdir . Eski İstanbul adeta bir anıt. Evlerin, köşklerin, konakların, yılların her biri bir değerdi. Estetik güzelliği yanında iklimin rutubetli oluşu nedeniyle binaların tahtadan yapılması içinde yaşayanların sıhhatini korurdu. Evlerin iç düzeni ise her her şeyiyle tam bir rahatlık sağlardı. İnsanlara çevre sükuneti, komşuların birbirine saygısı yardımlaşması örnek bir tutumdu. Günümüzde bütün bunlar bir hayal oldu artık. İnsanlar bencil, o saygın sokaklar birbirini tanımayan yabancılaşmış bir yaşam içine girmiş. Bütün bunlar neden oldu? Evler yıkıldı, eski İstanbul insan ile konut ile saygısı ve terbiyesi ile her şeyiyle neden bitti ? Bu broşürde gördüğünüz konutlar ya yıkıldı yıkıldı veya yok edilmek üzere acı kaderini terk edildi .
Mutlak korunması gereken değerler acımasız ellerle nasıl yok ediliyor ?
Mimari miras savurganlığına ne zaman son verilecek?
İşte Türkiye’nin en büyük en görkemli şehri 2000 yıllık tarihsel mimari mirasa sahip eski İstanbul nasıl harcanıyor?
Herkesin düşündüğü bir sorun ve bu sorunu belgeleyen fotoğraflar …

Arappaşa Yalısı – Göksu
Sadullahpaşa Yalısı – Çengelköy

İşte tarihsel yörelerde mutlak bir mimari hakimiyet vardır ve bu mimari miras nesilden nesile aktarılır. Tarihsel zenginliği olan bir kentte, mimari değerler yabancıların ilk araştırdığı, görmek istediği kent karakteridir. Bu karakteri bulamayan yabancı sukutu hayale uğrar. İstanbulumuzda olduğu gibi… Üsküdar, Boğaziçi, Haliç semtlerini görme özlemiyle gelen turist, aradığını bulamayınca, bizden fazla üzülüyor. Yugoslavya’nın Ohri kentinde eski bir Türk sokağını UNESCO’dan yardım alarak on turiste açan Yugoslavya, bizim yapamadığımız bize yapmıştır.
Hürriyet gazetesinde : “ İstanbul’u korumadığımız için Avrupa bizi suçluyor” başlıklı çıkan yazıda; dünyanın en ünlü mimari dergisi olan Architectural Review Nisan 1978 sayısında binlerce yıllık tarihi olan İstanbul’un bugün çöplük, gecekondu, harap ev ve yalılar korkunç terk edilmişliği karşısında hayretle feryat ediyor.
Memleketimizdeki sosyal ekonomik nedenler, sanayileşmenin kentlerde olması ve kırsal bölgelerden kentlere akın, kişisel parasal sorun, bilinçsizlik ve sorumluların ilgisizliği kent düzeyinde büyük bir mimari patlama yaratıyor. Konutlar aynı arsada bir aile yerine 20 aile içine alacak biçimde gelişiyor. Kentlerin görünümü tümüyle değişiyor. Ve aslında tarihsel bölgeler çevresiyle birlikte değişime uğruyor. İstanbul maalesef artık sanayi bölgesi olmuştur. Bütün fabrikalar kentin çevresine yapılmış, bu nedenle kentin havası kirlenmiş, şehir kirlenmiştir. Kentin eski mimari görünümü bozulmuş plansız bir yerleşme merkezi haline gelmiştir. Binlerce yıllık tarihsel geçmiş olan bir kentte bu korkunçtur. Çok köklü eski bir tarihe sahip olan Türkiye’miz, yüzyıllar boyu mimari değerler vermiştir. Bu değerleri korumak her Türkün görevidir. Yerine yapmadığımıza göre, kalanı korumaktan başka hiçbir çare kalmamıştır. Geeorges Duhamel: Korumak da yaratmaktır diyor.
Eğer koruyabilirsek yeni bir İstanbul yaratmış olacağız


Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı Perihan Balcı